#Yol Günlüğüm1
Fethiye Salı Pazarı'nda Bir Ananas Bir Elma

Yine bir gün cafe oturmamızda waffle'da kivi yerine muz kullanıldığını görünce ''kivi dokuz lira, muz beş lira çünkü o yüzden'' açıklamamı ve içtiğimiz churchill'deki limonun saf limon değil limon suyu olduğunu anladığımda, ''tabii limon yedi lira, limon suyu iki lira'' şeklinde peşpeşe açıkladığımı gören bir arkadaşım, ismini vermemde bir sakınca yok, hazırcevap Zeki; '' Pazar'da mı çalıyon sen hayırdır :)'' diye takılmıştı Fiyatlar konusunda bilgi sahibi olmamın günahımı alıyorsunuz Kayserili olmamla bir ilgisi yok. Biraz olabilir, tamam. :) Pazar seviyorum ben ama en çok. Pazarda incire olan aşkımdan gözlerimde kalp çıkıp, alıcı gözle bakınca abinin farkedip, ''ablam incir çok güzel tadına bak'' demesinden, beni gafil avlamasından hoşlanıyorum. Ben domatese bakarken, bi' ablanın yaklaşıp kulağıma ''ilerdekinde daha taze'' demesinden hoşlanıyorum.
Üzüm, incir gibi belli başlı meyvelerimizi ve kuruyemişlerimizi bez çantalarımıza doldurduk ve muazzam taze börülcelerin, avakadoların bakışları arasında otelimizin yolunu tuttuk.
Bu pazarda tabir-i caizse sucuk gibi olduk. Beş meşhur din adamımıza sorduk ve ''sucuk'' demek caizdir cevabını aldık. Artık müsterihim. Yağmur kendini yenemedi çadırların üzerinden, aralarından üzerimize şar diye boşaldı. Yine de oflayıp puflamadık. Varsın bozulsun saçımız ve ıslansın elbisemiz. Çirkinken de güzeliz. Güzelsiniz, güldüğünüz müddetçe...
Şarkılar söyledik, elmamızı ısırarak geçtik gittik buralardan. Hayat sahiden kabullenip tadını bir şekilde çıkarınca çok güzel.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder