Yonlendir

19 Haziran 2016 Pazar

''Mutlaka Okunması Gereken Kitaplar'' Listelerinde Bulunmamasıyla Hayrete Düşüren İki Kitap Tavsiyesi

   Şuralarda bir yerlerde bir blogum olacaktı.Şurada da belki görüşmeyeli uzun zaman olmuş özlenen takipçileri vardır. Yazın yeniden gelmek üzere terkedilen bağ evine dönmüş buralar. Dönmeseymiş iyiymiş ama olsunmuş. Bağ sezonu açılmış, herkes şehirden bağına taşınmış nihayetinde. Satırlarımın İç Anadoluluğuna engel olamıyorum bi' saniye...

   Her şey yerli yerinde mi?  Hayat yerli yerinde mi? Yoksa yersizliğiyle bir düzen tutturmuş da kendince tıkırında mı? Benimki fena sayılmaz. Sadece yeni bir şehre taşınmanın ilk zamanlarındaki alışılamamışlığı var üzerimde. Yeni biriyle tanışmanın yanıla yanıla keşfi var. Mezun oldum da biraz, bahsim ondan. Bu temelli sükunet bana göre değil yalnız, biri koşuşturmalarımı geri versin. Biraz da vurucu birkaç kitap... Ben başlatayım dilerseniz.

  Roman okumalarıma bir müddet ara verip sektör kitaplarına sardığım bir dönemde elimde çiçeği burnunda ödüllü sitemiz sosyalayraclar 'da yazdığım Toyota Ruhu kitabıyla gezdiğimi gören bir arkadaşım ''Tamam bunlar da lazım ama ruhunu aç bırakıyorsun.'' dedi. İki de kitap tavsiye etti. Kendisi pek kıymetli olup, öykü de yazan sevgili birgaripfelsefimiskin (bloguna göz at) ne tavsiye etse okurum. Bir kitabı çok sevdiyse o kitap için; ''Bu kitap olmasaydı dünya dönmezdi.'' der. Koşarak o kitabı almaya götürür insanı.

  Sonunda silkinip kendime geldiğimde gerçekten hiçbir ''mutlaka okunması gereken kitaplar'' listesinde bulunmayan ve bulunmadığı için ekstra sevdiğim iki kitaptan ilki olan ''Kumral Ada Mavi Tuna'' romanında kaybolurken buldum kendimi.


1)  Kumral Ada Mavi Tuna- Buket Uzuner


 Tellerin üzerine asılı duran bir çift hüzünlü konversin bulunduğu kitap kapağıyla dikkatimi ilk etapta çektiği kadar ancak okuduktan sonra yüreğinizi burkacak bir kapak resmine sahip olduğunu anladığınız ''Kumral Ada Mavi Tuna'' bir Buket Uzuner romanı. Bu kitap gerçek sevginin romanı. Tuna'nın Ada'sına duyduğu aşkın romanı. Yaklaşık beş yüz sayfa ve ben hiç unutmuyorum, bu kitabı okumaya başladığım zaman kıştı. Kar yağıyordu.Ve ben okulda, tramvayda, gürültülü gürültüsüz ortam hiç fark etmez aralıksız bu kitabı okuyordum. Eve gidip battaniyenin altına kıvrılıp okuyayım diye can atıyordum. Heyecanımın genel olarak azaldığı bir dönemden geçtiğim bu süreçte bir şeye bu denli tutku duymak bana çok iyi gelmişti.  Ada'yla kurduğum benzerlik, Tuna'da kısmen kendini buluş. İkisinin birbirine duyduğu imrenilesi sevgi... Bir duygu ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi dedirtti.Günümüz aşklarının anlatıldığı popilist aşk romanlarından benim gibi hazzetmeyen ''gerçek sevgi'' tutkunları mutlaka okumalı. Yalnız ufak bir kötü haberim var: Kitabı bitirdikten sonra bir müddet başka bir kitap okuyamayabilirsiniz. Çünkü bazı kitaplar böyledir; kendinden sonra kolay kolay başka bir kitap okutmaz.

“Şimdi artık biliyorum ki, bütün yaşantımız içinde ancak bir kaç kişiye böyle hak tanırız. Onu şımartır, yüz verir, alttan alır ve hatta ona teslim bile oluruz. O da bunu, zaten taa en başından bilmektedir. Eğer çok şanslı değilseniz, karşınızdaki şımarır, ipin ucunu kaçırır. Bİn pişman olur, incinir, düşkırıklıklarıyla yaralanır ve acı çekersiniz sonunda. Bazen, çok ender de olsa şanslısınızdır ve bir mucize yaşarsınız. Çünkü, karşınıza dilinize akraba biri çıkmıştır. ( Tanrım mucizeleri ne çok seviyoruz böyle! )''

2) Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra- Barış Bıçakçı 



    Ve son okuduğum kitap olan ''Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra'' 
Bir Barış Bıçakçı kitabından beklenilen ölçüde sade. Bu kez kitap kapağı değil öykünün kendisi son derece sade. Barış Bıçakçı son zamanların minimalist öykü yazarı olarak anılıyor keza.

 Yaşanan olayların aslında bir ehemmiyeti yokmuş gibi bir duygunun arkasından çeker sizi Barış Bıçakçı. Bu öyküsünde de tıpkı böyleydi. Kitabı bitirdiğim halde hala etkisinden çıkamadım, Her gün rastgele bir bölümünü açıp okuyorum. 
Her sayfasında bir ekşın bekleyenlere tavsiye edemeyeceğim bu kitabı durum öykülerinden hoşlananlar mutlaka okumalı. 

''Küçük şeylerden filizlenen, büyüyen balta girmemiş orman. Ona yazgı diyoruz ama masa saatinin içine nasılsa girip altı rakamının dibinde ölmüş kalmış küçük bir sinek de diyebiliriz. Çünkü artık burada, bu dünyada her şey parçalar halinde ve her bir parça diğerinin yerine geçebiliyor. Yadırgamıyoruz. Çıldırmamız gerek ama yadırgamıyoruz.''



Sizin de kimselerin bilmediği bilse de mutlaka okunması gerekenler listesine almadığı kıyıda köşede kalmış şahane kitap tavsiyeleriniz varsa yazının altına yorum bırakabilirsiniz. Dev mutluluklar yaşayalım birlikte.

 Görüşmek üzere, keyifli okumalar! :)












 

















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder